Eşssiz bir kariyer sahibi olan Senta Berger, kendisini, yaşamını ve mesleğini özetlerken şöyle diyor: »Çok şanslı bir insanım«. Berger, 1950’li yıllarda Alman sinemasında başlayıp 1960’larda Hollywood’da büyük yıldızlarla sürdürdüğü kariyerinden kazandığı tecrübelerle tekrar Avrupa’ya dönüp sinemanın tanımadığı alanlarını keşfetmeye başladı. Gerek kamera önünde ve arkasında, gerekse yapımcı olarak denemediği bir alan hemen hemen yok gibi. Star olmanın getirdiği parlak vitrinlerin arkasına saklanmayan Berger, »Stern« dergisinin 1971 yılındaki efsanevi kampanyasına katılıp gayet cesur bir şekilde kamuoyunun önünde »Evet, kürtaj oldum« diyebiliyordu.

13 Mayıs 1941’da doğan Senta Berger, Viyana’nın Lainz semtinde büyüdü. Müzisyen olan babası Josef Berger ile dört yaşındayken ilk kez sahneye çıktı. 1955 yılında ailesiyle birlikte Viyana’da belediyenin toplu sosyal konutlarından birine taşındı: »Ayağımı yere sağlam basmayı çocukluk yıllarımda öğrendim ve bu bana hayata tutunmamı sağlıyor!« 14 yaşında oyuncu olmaya karar veren Berger, özel dersler aldıktan sonra Max Reinhardt’ın oyunculuk okuluna önce kabul edildi, ancak Yul Brynner’le Anatole Litvak’ın »The Journey« adlı filminde izin almadan oynadığı için de buradan atıldı. Buna rağmen 1958’de Josefstadt semtindeki Viyana Tiyatrosu’nun en genç oyuncusu oldu.

Ardından sinema kariyeri başladı. Yapımcı Artur Brauner’in »Der brave Soldat Schweijk« (Aslan Asker Şvayk) adlı filminde Heinz Rühmann’la oynadı. Bernhard Wicki’nin, ekonomik mucize yıllarındaki toplumun ikiyüzlü ahlak anlayışını hicveden »Das Wunder des Malachias« (Malachias Mucizesi) adlı filmde yer aldı.

1962’de Hollywood’a giderek Charlton Heston, Frank Sinatra, Dean Martin, Rita Hayworth, Kirk Douglas, John Wayne ve Yul Brynner gibi yıldız oyuncularla birbiri ardına filmler çekti. Yönetmen Sam Peckinpah’ın Amerikan iç savaşını konu alan »Der Schatten des Giganten« (Devin Gölgesi, 1966) adlı filminde ve İsrail devletinin kuruluş dönemini anlatan başka bir filmde de Magda Simon adlı militanın hayatını canlandırdı.

Senta Berger 1966 yılında daha sonra sinema yönetmeni olan Michael Verhoeven ile evlendi. »O kendime güven kazanmamı sağladı ki bu meslekte ayakta kalabilmek çok önemliydi bu... Amerika’dayken oyuncu olarak başkalarına ne kadar bağımlı olduğumun farkına vardım«, diyor Berger. Bu nedenle sanatçı çift, 1960’lı yıllarda kendi yapım şirketleri »Sentana«yı kurdular. 1969’da Avrupa’ya dönen Senta Berger, Verhoeven ile birlikte önce severek yaşadığı Roma’ya gitti. Genç Alman yönetmenler ise sanatçıya mesafeli yaklaşıyorlardı, çünkü Senta Berger’i daha çok »eski kuşak sinemanın« temsilcisi olarak görüyorlardı. Buna rağmen Volker Schlöndorff, mizahi bir toplum eleştirisi olan »Die Moral der Ruth Halbfass« (Ruth Halbfass’ın Ahlakı) adlı filmde kendisine başrol verdi. Yığınları televizyon başına çeken »Babeck« adlı polisiyede »Becerebilirsen unut beni« adlı şarkıyı seslendirdi ki Berger gerçekten müthiş bir sese sahipti! Ardından yapımcılığını kendisinin üstlendiği iddialı filmlerde yer aldı: George Tabori’nin tiyatro oyunundan uyarlanan »Mutters Courage« (Cesaret Ana) ve memleketi Passau’yu hasıraltı edilen nasyonal sosyalist geçmişiyle yüzleştiren genç ve cesur idol Anja Rosmus’un hikayesini anlatan »Das schreckliche Mädchen« (Korkunç Kız) bunlara örnek verilebilir. Ardından Scholl kardeşleri anlatan »Die weiße Rose« (Beyaz Gül) adlı 1982 yılının en başarılı filminde oynadı!

1985/86 yıllarında Münih sosyetesini hicveden televizyon dizisi »Kir Royal«de Franz Xaver Kroetz’in canlandırdığı Baby Schimmerlos adlı kahramanın son derece alımlı, lakonik ve başına buyruk eşi Mona rolünü canlandırdı.

2002 ila 2019 yılları arasında »Unter Verdacht« (Kuşku Altında) adlı polisiye dizide çekingen ve inatçı kriminal memur Dr. Eva Maria Prohacek’i canlandırdı. Dizinin »Verdecktes Spiel« (Gizli Oyun) adlı ilk bölümü 2003 yılında Adolf Grimme Ödülü’nü kazandı. Oğlu Simon Verhoeven’in büyük bir başarı kazanan »Willkommen bei den Hartmanns« (Hartmann’lara Hoşgeldiniz) adlı sinema filminde başroldeydi. Film 2016 yılında Almanya’da yaklaşık dört milyon (!) seyirci tarafından izlendi.

Senta Berger’in bütün faaliyetlerini burada saymak imkansız. Sinema dünyalarında gerçekleştirdiği sıradışı yolculuğu sayısız ödülle dolu. Senta Berger gerçekten de »çok şanslı bir insan«.

Jochen Schmoldt
Gazeteci
Nuremberg

Festivalde Senta Berger filmleri

[Translate to Türkçe:] Filmbild Satte Farben vor Schwarz

Satte Farben vor Schwarz :: Siyahtan Önceki Parlak Renkler

DE 2011, 85' dak., OF

Yönetmen:

Anita ve Fred 50 yıldır bir çift ve neredeyse o kadar yıldır da evlidirler. İki yetişkin çocuk ve liseyi bitirmek üzere olan bir torun sahibidirler. Güzel geçen bir hayatı geride bırakmış ve hala yaşamın tam ortasındalardır. Fred’in ağır hastalığını şimdiye kadar ailelerinden gizlemişlerdir. Geçen tüm yılların ardından Fred ilk kez eşini şaşkına çeviren özgürlükler kullanır. Anita ise ilk kez kendini yalnız hisseder ve ilişkilerini sorgulamaya başlar. Ancak böylesi bir aşk o kadar kolay bitmez. Bitmemeli…

Oyuncular: Senta Berger, Bruno Ganz, Barnaby Metschurat, Carina Wiese, Leonie Benesch

Gösterim:
25.07.2020 - 21:00
Kinoeins im KunstKulturQuartier
23.03.2020 - 18:00
Kinoeins im KunstKulturQuartier

Fragmanı izle ...

Bilet satışları için